bırakmak (depositar, 'leave, abandon, quit, give up, allow') • ayrılmak • (prestar) borç vermek • (permitir) izin vermek • (mi mujer me dejó salir con los chicos anoche) eşim geçen akşam arkadaşlarımla çıkmama için verdi • (a la mujer/marido) terketmek • (~ de: Ali parece haber dejado de escribir poesía) Ali artık şiir yazmaktan vazgeçmiş galiba • (me siento mejor desde que dejé de fumar) sigarayı biraktiğimdan beri kendimi daha iyi hissediyorum • (no dejaremos Jerusalén...) Kudüs'ü ... terk etmeyeceğiz (v.'merced') • (no creo que Mary dejara nunca a su marido) Mary'nin kocasını terk edeceğini sanmıyorum
esconder
saklamak, gizlemek • (escondió el dinero en su habitación, !GT) parayı odasında sakladı
fijar
kararlaştırmak, (plan, tarih, üçret…) tam ve kesin olarak belirlemek
guardar
tutmak
llenar
doldurmak
marcar
--
ocultar
--
poner
koymak • (pon la leche en el frigorífico) sütü buzdolabına koy • (puso su vaso en el borde de la mesa) bardağını masanın köşesine koydu • (puedes poner…) …koyabilirsin • (instalar, ej grifo) takmak • (los grifos que puso usted gotean) taktığınız musluklar damlıyor • (han puesto leche en el vaso del té) çay bardağına süt koymuşlar • (¿donde han puesto el libro?) kitabı nereye koydular?