yürümek [yürüyor] • (voy andando (normalmente)) ben yürürüm • (a unos minutos andando) yürüyerek sadece birkaç dakika • (que anda / andaba) yürüyen _
asistir
katılmak [PS katıldı], hazır bulunmak, -e gitmek
bajar
(vi) inmek [F inecek] • (de vehículo) (-den) inmek [iniyor]
caer (v.tb.'caerse', 'caérsele')
düşmek • (los libros cayeron de la mesa al suelo) kitaplar masadan yere düştü • (el precio de la gasolina cayó hasta un nuevo mínimo) benzin fıyatları iyice düştü • (cayó al mar) denize düştü
caerse (v.tb.'caérsele')
düşmek • (se cayó) düştü
caminar
yürümek [yürüyor yürür; PS yürüdü], yürüyerek gitmek • (cuando caminaba por la calle...) yolda giderken...
correr
koşmak [koşuyor, PS koştum]
dar la vuelta (dar media vuelta)
--
dar media vuelta
--
dar una vuelta
--
dar vueltas
--
deslizarse
kaymak
dirigirse
(~ a) gitmek, ilerlemek • (persona) konuşma yapmak, hitap etmek, söylev vermek
entrar
girmek (+ D) • (entrar a la casa) eve girmek • (…se entra con un billete diferenciado) …ayrı bir biletle giriliyor • (después de entrar al consulado general de Arabia Saudí en Estambul) …Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na girdikten sonra
estar de pie
durmak • (Tom estaba de pie junto a la ventana) Tom pencerenin yanında durdu
girar
dönmek, döndürmek
ir
gitmek [gider, gidiyor; Fneg gitmiyeceğim] • (iré a la escuela) okula gideceğim • (vamos / vayamos al mar) denize gidelim • (voy a Estambul) İstanbul'a gidiyorum
irse
gitmek, ayrılmak • (los invitados se fueron en torno a las siete) misafirler saat yediye doğru kalktı • (vete de aquí) buradan git! • (nuestros amigos se han ido) arkadaşlarımız gittiler
levantarse
kalkmak [kalkarım], (ayağa) kalkmak • (de la cama) (yataktan) kalkmak • (esta mañana me levanté temprano) bu sabah erken kalktım • (Tom se levantó del banco) Tom banktan kalktı • (levántate pronto) erken kalk
llegar
varmak [varır], gelmek [gelir] • (nuestro barco llegará mañana a Izmir) vapurumuz yarın İzmir'e varacak • (llegaron) geldiler • (probablemente llegarán tarde) her halde geç kalacaklar • (siempre llegan tarde) daima geç kalırlar
marchar
--
moverse
--
nadar
yüzmek
navegar
--
pasar (vi espacio)
--
pasar (entrar)
--
pasar (otros)
--
pasear
yürümek • (paseará) yürüyeceğim
ponerse de pie
--
regresar
dönmek
rodar
--
salir
çıkmak [çıkıyor; PS çıktı] • (hacer ~) çıkarmak • (partir (un varco o transporte)) kalkmak [kalkıyor] (=levantarse) • (Rusia debe salir de Venezuela) Rusya Venezuela'dan çıkmalı • (que sale a la calle) sokağa çıkan _
saltar
sıçramak • atlamak
sentarse
oturmak [PS oturdu] • (siéntense por favor) buyurun (fórmula de cortesía) • (v.'banquillo') • (siéntate aquí) burada otur • (Tom se sienta detrás de María en clase de francés) Tom Fransızca dersinde Mary'nin arkasında oturur
subir
('ascend') yükselmek (!hay otra pal mejor? çıkmak?) • (~ a: montaña) çıkmak • (¿por qué sube el gas natural?) doğalgaza niye zam geliyor?
trasladarse
--
tropezar
--
tumbarse
yatmak
venir (v.tb.'que viene')
gelmek [gelir] • (vinieron a verlo) onu görmeye geldiler • (Ahmet no vendrá mañana) Ahmet yarın gelmiyecek
volar
uçmak • (hacer ~) uçurmak
volver (i / t)
dönmek [döner, F dönecek], geri gitmek / geri gelmek • (vuelven en un par de semanas) on beş güne kadar dönerler • (volví de Europa en septiembre) Eylülde Avrupa'dan döndüm • (nunca me volverás a ver, GT) beni bir daha asla görmeyeceksin • (nos volveremos a encontrar, cantaremos canciones juntos, ¡estableceremos un nuevo país!) yine buluşacağız, hep bir ağızdan şarkılar söyleyeceğiz, yeni bir ülke kuracağız!