(tener lugar) meydana gelmek, vaki olmak, vuku bulmak, cereyan etmek, (olay, vb.) bir yerde geçmek (!ej)
desaparecer
yok olmak, gözden kaybolmak • (Tom desapareció) Tom kayboldu • (el dinero desapareció) para kayboldu • (con un barrido de su capa, el mago desapareció por completo) sihirbaz, pelerinini bir savurmasıyla tamamen yok oldu
encontrarse
bulunmak (!uso) • (~ con [algn, por casualidad]) rastlamak (+ D) • (ayer me encontré con un amigo al que no había visto en años) yıllardır görmediğim bir arkadaşıma rastladım • (encontrémonos en la estación) istasyonda buluşalım
existir
(no existe ningún problema entre los dos países) iki ülke arasında hıç bir problem bulunmuyor • (mientras existamos, siempre habrá esperanza) biz var oldukça, umut her daim var olacak...
faltar
-sizlik çekmek [lit: aguantar sin] • ('be missing') kayıplara karişmiş bulunmak, (-den) yoksun olmak [lit: estar privado de] • (falta un kilómetro) bir kilometre kaldı • (todavía faltan diez kilómetros) on kilometre daha kaldı • (no ir) kaçırmak
ocurrir
olmak
pasar (ocurrir)
--
producirse
--
quedar (haber, tener,sobrar, faltar; estar)
kalmak [kalır, kalıyor; PS kaldı] • (ya no queda) kalmadı • (quedarle bien algo a algn, 'suit', 'look good on') -e yakışmak
quedar (favorecer; tb bien/mal; +adj)
--
sobrar
kalmak (=quedar), geriye kalmak (!sdo) • (que sobra: comida) kalan • (sobran tres trozos de pizza) geriye üç dilim pizza kaldı.
surgir
(ha surgido una nueva dificultad) yeni bir zorluk ortaya çıktı • (bloques de pisos han surgido en lugar del bosque) ormanın yerinde apartmanlar yükselmiş