(hábito) alışkanlık, huy • (tb, tradición) adet, âdet, gelenek • (no podía quitarse la mala costumbre) kötü alışkanlığından kurtulamadı
cuidado
(protección) bakma, ilgilenme, bakım • (atención, minuciosidad) dikkat, ihtimam, özen • (tener ~) özen göstermek, ihtimam göstermek • ('look out!') dikkat! • (ten cuidado con eso) ona dikkat et
deseo (n)
arzu, dilek • ((con) mis mejores deseos para todos (fórmula)) hepinize en iyi dileklerimle
esfuerzo
gayret, çaba • (energía) azim, enerji, cosku • (v-pr: despliega ~s para…) … için çaba gösteriyor • (v-pr: apoyamos el esfuerzo realizado por que la Olimpiada se haga en Estambul) Olimpiyatın I·stanbul'da yapılmasına dair ortaya konan gayreti destekliyoruz
esperanza
umut, beklenti, ümit
experiencia
(conocimiento adquirido) tecrübe, deneyim • (una en concreto) yaşanan / hissedilen şey
favor
--
habilidad
beceri, hüner, marifet, ustalık
honor
onur, şeref, namus (integridad, honestidad) • (privilegio) ayrıcalık, itibar, imtiyaz
idea
fikir • (buena ~) iyi fikir • (no tengo ni idea de dónde está ahora) şu anda nerede olduğuna dair bir fikrim yok • (¿de quién fue esa idea?) o kimin fikriydi? • (Tom tiene algunas ~s muy extrañas) Tom'un bazı çok garip fikirleri var • (es una buena ~ leer este libro) bu kitabı okumak iyi fikir • (Tom no tiene ni idea de lo que está pasando aquí) Tom'un burada ne olduğu konusunda hiçbir fikri yok
paciencia
(no deberíamos perder la paciencia) sabrımı kaybetmemeliyiz
paciencia
sabır • (no deberíamos perder la paciencia) sabrımı kaybetmemeliyiz