çıkmaza girmek, saplanıp kalmak, ilerleyememek • sıkışıp/çakılıp kalmak, (lit: no poder moverse) hareket edememek • (~ en el fango) çamura saplanmak
bloquear
engel olmak • (impedir progreso) tıkamak, engellemek • (obstruir) önünü kesmek (kesmek: cortar), geçmesine engel olmak • büyük parça (!?) • (la policía le bloqueó para que no siguiera andando por la calle) polis arabası hırsızların önünü kesti • (el tráfico, 'lock') kilitlemek
(persona, situación) kaçınmak, sakınmak, uzak durmak • () uzak durmak • (impedir) önlemek, engel olmak, karşı durmak • (evitar hacer algo) bir şeyi yapmaktan kaçınmak, göz ardı etmek, ihmal etmek, uzak durmak
impedir
--
limitar
sınır, hudut
parar
(vi) durmak [durur], (vt) durdurmak • ('give up', 'cease') bırakmak • (nadie te parará) hiç kimse seni durdurmayacak
quedarse (en lugar etc)
kalmak [kalır, kalıyor] • (¿cuántas noches se queda?) kaç gece kalacaksınız? • (nos quedamos cuatro semanas en Estambul) İstanbul'da dört hafta kalırız • (se quedó) kaldı