yorgun • (está cansada) yorgun(dur) • (estoy muy ~) çok yorgunum • () bitkin • (estaba cansado de trabajar todo el día, y no quise preparar la cena) bütün gün çalıştığım için bitkindim, yemek pişirmek istemedim
despierto
uyanmış, uyanık
embarazada
hamile, gebe • (estoy embarazada) ben hamileyim, bekliyorum • (María quedó embarazada a los 14 años) Maria 14 (on dört) yaşında hamile kaldı/oldu • (las mujeres embarazadas a menudo sufren náuseas matutinas) gebe kadınlar genellikle sabah bulantısı geçirirler
extranjero
yabancı, diş... • (n) yabancı, el • (n, despectivo) gâvur /g palatalizada/ • (en el / al ~) yabancı, dış ülke
famoso
ümlü, meşhur + • tanınmış
fiel
sadık, vefalı
homosexual
(adj) eşcinsel, homoseksüel • (n) eşcinsel / homoseksüel kimse
hostil
düşmánca • (agresivo) saldırgan
implicado (estar ~ en)
--
libre
özgür • (con tiempo ~) boş
noble
--
ocupado
(persona, sitio, teléfono) meşgul • (trabajador) iş olan • (lugar; ilegal o militarmente) işgal
orgulloso
[Routl: está siempre orgulloso de su hija] kızıyla hep övünüyor • gururlu • (Ralph was proud of his success) Ender, başarısından dolayı gururluydu (lit: a causa de) (!Ender)
perezoso
uyuşuk • (es ~a) o tembel
popular
--
solitario
--
solo (adj (sin compañía))
yalnız • (único) tek, biricik • (Leyla no puede vivir sola) Leyla tek başına yaşamayaz • (estaba solo en clase) sınıfta yalnızdım • () tek başına + suf pos • (aquí estoy solo) burada tek başınayım • (lo hemos hecho solos) bunu tek başımıza yaptık • (han venido solos) tek başlarına geldiler
vivo
yaşalan_ , hayatta ('con vida'), sağ • (está ~) hayatta(dır), sağ(dır) • (si no hubiera sido por ti, aún estaría vivo) sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı