konu, mesele, husus • ('affair') iş, mesele • (es usted más conocedor que yo en este asunto) siz bu konuda benden daha bilgilisiniz
caso
(instancia) durum • (en este ~) bu durumda • (ejemplo) örnek, misal • (Jur) dava (A davayı) • (se llevó el caso ante un juez) dava hakim karşısına çıkartıldı • (en ese ~) öyleyse • (en EEUU las pérdidas de vidas y los casos están creciendo rápidamente) ABD'de can kaybı ve vakalar hızla artıyor
cuestión
konu, mesele, sorun
hecho (n; v.tb.'muy hecho', 'poco hecho')
gerçek • olgun, olgu • (de ~) gerçekten, aslında
manera
(de manera + adj) adj + bir biçimde, adj + olarak
modo
--
método
--
tema
('subject, topic') konu • (...trata temas/cuestiones complejos como la fe y el existencialismo) ...inanç ve varoluşçuluk gibi karmaşık konular ile ilgilenir
Español
Turco